İstanbul 2020

İlk defa 2000 yılında aday olmuşuz. Sonrasında da 2012'ye kadar periyodik bir şekilde adaylığımızı devam ettirip, 2016'yı pas geçip(belki de adaylık kavramını sulandırmayıp 2020 için daha iddialı olmak adına), şimdiye kadarki en iddialı adaylığımızı 2020 için yapıyoruz. Bakalım bu sefer olacak mı ve bakalım olması mı olmaması mı bizim için hayırlı olacak?

Ülkemizin son 10 yıllık geçmişinde yaşananlara bakılırsa küresel sistem entegrasyonunda bayağı aşama kaydedildi. Yapılan özelleştirmeler, yakın bölgeler üzerinde hakimiyet kurma teşebbüsleri, büyük devletlerin global ölçekteki planlarında başrol üstlenmeler gibi özelliklere bir de olimpiyat ev sahibi eklenirse bize biçilen yeni rolümüzün üzerine çileği koymuş olacağız. İnsan sportif bir bakış açısı ile tabi ki böyle bir organizasyona ev sahipliği yapmak ister, ama diğer taraftan işin politik ve ideolojik boyutunu unutmadan bir köşede tutmak gerekiyor. Londra'da yapılan değerlendirme toplantısı ardından Başbakan'ın verdiği demeçlerdeki sert uslübundan, şimdiye kadar hiç bir müslüman ülkeye bunun verilmemesi gibi tespitlerinden sonra toplantıda 2020'nin de bize verilmeyeceği belli oldu herhalde diye düşünmüştüm. Ama sonrasındaki tanıtımlara o kadar asılmaya başlandı ki, acaba hala kazanma şansımız var mı diye düşünmeden de edemiyorum. (Tabi o toplantıda bizim kazanamayacağımızın belli olmasına rağmen sırf reklam için bu kadar tanıtım yapılma ihtimalini de burada belirterek yazının komplo teorisi bölümünü tamamlamış olalım.)

Tokyo ve Madrid ile son üçe kalmış durumdayız. Bu iki şehir ile hangi organizasyon konusunda yarşırsak yarışalım her zaman üçüncü oluruz. Dünya üzerindeki lobi faaliyetleri, maddi durum, daha önceki organizasyonlardaki başarıları vb. etkenleri değerlendirmeye aldığımızda, onlar bizden hep önce olacaklardır. Avantajlı gözüktüğümüz noktalar; ülkemizde daha önce olimpiyat yapılmaması, İstanbul'un tarihi özellikleri ve son zamanlarda sözüm ona gösterdiğimiz ülkesel gelişim. Diğer 2 aday bu kadar büyük rakipler olmasaydı, mesela Tokyo ve Kiev'le yarışsaydık, tek başına ağır basacağı için, kazanın Tokyo olacağını çok net belli olurdu. Bu açıdan bakıldığında, amiyane tabirle, ikisinin arasında sıyrılıp kazanma şansımız var. Olimpiyat Komitesi'nin ağırlanması, tespitlerde bulunacakları yerlerdeki ön hazırlıklar, yapılan sunumlar vb. tanıtım faaliyetlerinde yapılması gerekenler yapılıyordur diye düşünüyorum. Peki bizim için hangisi daha hayırlı olacak, kazanmak mı kazanmamak mı?

Yukarıdaki sorunun cevabını bulabilmek için biraz olimpiyatların düzenlenen şehirler (ve ülkeler) üzerindeki etkilerini incelemek gerekiyor. Bunun için de çok uzaklara gitmeden yakın geçmişe bakmak yeterli olur. Şu anda futboldan hentbola kadar tüm branşlarda hep avrupa şampiyonluklarını kovalayan Barselona'nın bugünlere gelmesindeki en önemli etken 1992 Barselona Olimpiyatları'nın olduğu herkesçe bilinen bir gerçek. Yaşadığınız şehirde onca sportif etkinliği dünyanın en yetenekli sporcuları eşliğinde seyrederseniz ve bu durumu akılcı bir biçimde değerlendirip gelecek kuşaklara aktarırsanız mantalite açısında altyapıyı kurdunuz demektir. Bu olimpiyatları iyi değerlendirme örneği. Diğer taraftan, Yunanistan'ın bugün içinde bulunduğu ekonomik krizin en önemli sebeplerinden birisi olarak 2004 Atina Olimpiyatları gösteriliyor. Gelişen teknoloji ile birlikte yapılması gereken hazırlıklar ve altyapı hizmetleri; düzenleyen ülkelere o kadar ağır maddi yükümlülükler getiriyor ki, oyunlar tamamlandıktan sonra  herhangi bir maddi getiri sağlayamayan ülkeler için bu ekonomik bir geri gidiş sebebi oluyor. Farklı bir durum için ise 2012 ev sahibi Londra'ya bakabiliriz. İngiltere 2012 yılında olimpiyat düzenledi, bunun için bir çok tesis inşa ettiler. Ama o kadar güçlü lobileri var ki, 2013 yılında Avrupa sportif hayatının en önemli 2 organizyonuna (Şampiyonlar Ligi Finali ve EuroLeague Final-Four) ev sahipliği yaptılar. Hayata geçirdiğin tesisleri bu şekilde değerlendirebilecek, dünyanın gözünü sürekli o mekanlara çevirebilecek gücün varsa, olimpiyatları gerçekleştirmek için gerekli tesislere harcanan para resmen bir nevi yatırıma dönüşüyor. Peki biz bunlardan hangisi gibi olacağız veya bizim durumumuz bambaşka olacak ise bu işin sonunda karlı mı çıkacağız yoksa zararlı mı?

Karlı yoksa zararlı mı çıkacağımızı anlamak için bakabileceğimiz en iyi referans http://www.istanbul2020.com.tr adresi. Bu site üzerinde tüm adaylık süreci, yapılan hazırlıklar ve adaylık dosyasının ayrıntları görülebiliyor. Adaylık dosyası bölümüne gidildiği zaman yapılması planlanan tesislerin İstanbul'un hangi bölümlerinde olacağını gösteren bir kroki görebiliyorsunuz. Düşünülen bölgeler; Olimpiyat Stadyumu çevresi, Esenler bölgesi, Ataköy Bölgesi, Dolmabahçe Bölgesi, Kadıköy-Üsküdar arasındaki sahil bölgesi ve Seyrantepe Stadyumu ile Belgrad Ormanları. Zaten Belgrad Ormanları'nda bu tarz bir tesisleşme işine girmek 2. bir Gezi Parkı Protestosuna davetiye çıkarmak oluyor. Diğer bölgelerde yapılacak tesisleşmeler için TOKİ'nin önemli bir pay kapmasının nerede ise garanti olmasının yanında, her ne tarz tesisi yapılırsa yapılsın bunların gelecek planlarının ve sonradan ne şekilde kullanılacağının çok ama çok iyi planlanması gerekiyor. 



Bu tarz işlerin artık olmazsa olmazlarından birisi de tanıtım etkinlikleri. http://www.istanbul2020.com.tr sitesinde ağır abi durumundaki sponsorları görebiliyorsunuz. Şu anda Türkiye en önemli 3 grubu(Koç,Sabancı ve Doğuş) grup isimleri ve banka isimleri ile yerlerini almış durumdalar. Her ne kadar artık TMSF tarafından el konulmuş olsa da Çukurova Grubu'da gözbebeği şirketleri Digiturk ve Turkcell ile ben de buradayım diyor. Sonrasında da Yıldız Holding ve THY var. Yani tanınırlık ve maddi destek açısından Türkiye'nin alabileceği en büyük sponsor desteği alınmış durumda. Bunun yanında gerek spor dünyasının gerek iş dünyasının önemli simalarının boy gösterdiği reklamlarla tanıtım yelpazesi iyice genişletilmiş durumda. Bu şekilde hem değerlendirme komitesine "Bakın biz ülkemizdeki herkesi bu iş için inandırdık" mesajı veriliyor hem de ülke içinde her kesimden insan üzerinde farkındalık yaratılıyor.

Gün itibariyle sonuçların açıklanmasına 65 gün var. Rakiplerin gücü ve bizim ne kadar hazır olduğumuz konusundaki soru işaretleri değerlendirmedeki olumsuz etkenler. Diğer taraftan Akdeniz Oyunları, Şampiyonlar Ligi Finali, Dünya Basketbol Şampiyonası, EuroLeague Final-Four gibi son yıllarda düzenlenen organizasyonlardan başarı ile çıkılması, spor ve iş dünyasının desteğinin alınması (ben burada ister istemez olimpiyatları vererek sistemsel entegrasyonun taçlandırılması maddesini de ekleyeceğim) gibi maddeler de olumlu etkenler. Yaklaşık 2 ay daha bekleyip sonucu göreceğiz, en başta da dediğim gibi 2020 Olimpiyatlarının İstanbul'da düzenlenmesi yoksa düzenlenmemesinin mi bizim için daha hayırlı olacağı konusunda net bir fikrim yok.

Son Bir Not: Adaylık sloganımız Bridge Together. Keşke o bridge'ler ilkini yapmak için eline baktığımız Japonlar'dan bunca yıl sonra bir de olimpiyat dilenmeseydik...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ortalamanın Sonu

Çocuk Aktivite Merkezleri

Can Yayınları-Mini Kitap Serisi