Ulusların Düşüşü


Gayet nötr bir yaklaşımla başladığım, olumsuz önyargılar oluşturduğum ve objektif bir yaklaşımla hak vererek tamamladığım bir kitap oldu Ulusların Düşüşü. Bu özellikleri ile bile kütüphanemde değerli bir yer edinmeyi garantiledi.

Kitap kısaca dünyadaki bazı uygarlıkların neden gelişmiş olduklarını ve refah içinde yaşadığını, bazılarının ise tam tersi bir durumda olduklarını açıklamaya çalışıyor. Kitap, bunu yaparken de başta ABD ve İngiltere olmak üzere benzer durumda bulunan ülkelerin özelliklerini "İşte bunlar yapılmalı" diyerek ön plana çıkarıyor. Benim ön yargılarım da tam bu noktada oluştu. Düşüncesini tümevarım ile değil de tümdengelip yöntemi ile desteklemeye çalışır gibi bir izlenim oluşuyor. Sonrasında da insanlık tarihinin çeşitli dönemlerinde çeşitli toplumların yaşadıkları gelişim süreçlerini irdeleyerek tezini desteklemeye çalışıyor.

Günümüzde diğer ülkelere göre daha gelişmiş durumda bulunan ülkelerin bu durumda bulunmalarının en önemli sebebini siyasi ve ekonomik kurumlar olarak açıklanıyor. Bu aşamada, benzer açıklamaları yapmaya çalışan diğer tezler kesinlikle reddediliyor. Bunlar arasında coğrafya ve kültürel geçmiş gibi aslında çok da kabul görmüş konular var. Coğrafya tezinin kabul edilmemesini,Jared Diamond'ın konuyla ilgili kitaplarını okumuş ve özellikle Tüfek,Mikrop, Çelik'e özel bir önem veren birisi olarak şaşırtıcı buldum. Hatta bu konuda (Daron Acemoğlu'nun bu kitap vasıtası ile Nobel alacağını düşünen) Selçuk Şirin ile aşağıdaki şekilde twett'leştik, O da kitaptan yana görüş bildirdi. Ben yine de coğrafyanın bu konuda önemli bir yer tuttuğunu düşünüyorum.


Günümüzde gelişmiş ülkeler arasında olmayan ülkerin durumlarını açıklamak için referans alınan nokta da geçmiş dönemler gösterilmiş. Ortadoğu ülkelerinin durumu, zamanında hiç de kapsayıcı ve denetleyici kurumlar kurmayan Osmanlı İmparatorluğu ile açıklanırken, Güney Amerika ülkelerinin durumları İspanyol ve Portekiz'li konkistadorlara dayandırılmış. Benzer şekilde İngiltere'nin gelişmiş durumu beklendiği şekilde sanayi devrime dayandırılırken bunun arkasında Magna Carta'ya kadar uzanan bir süreç analiz edilmiş. ABD için de İngiltere'den ayrılma dönemindeki gelişmeler günümüzdeki durumlarını hazırlayan altyapısal oluşumlar olarak anlatılmış.

Üzerinde durulan önemli noktalardan bir tanesi de; ülkerin gelişmesi için olmazsa olmaz olarak gösterilen kapsayıcı ve denetleyici siyasi ve ekonomik kurumlara (bir diğer şart da bunların uyumlu olarak çalışmaları) sahip olunmadan elde edilen gelişme adımların aslında yanıltıcı olması. Bunun için de tahmin edilebileceği gibi verilen örnek SSCB'nin 1930'lar ile 1990'lar arasındaki durumu. Kitap burada çarpıcı bir tespit yaparak Çin'in günümüzdeki durumunu da bu şekilde değerlendirip en azından orta vadede dünya üzerindeki hegamonik durumda bir gelişme olmayacağını belirtiyor.

Özetle; sahip olduğunuz tüm kaynakları iyi kullanın, planlamayı ve organizasyonu iyi yapın, özellikle iç kaynakların sömürülmesine asla izin vermeyin, demokrasiyi ve insan haklarını ön plana çıkarın, gençlerin önünü açıp sürekli yeni bir şeyler üretmelerine imkan sağlayın ve belli konulardaki geçmişe yönelik saplantılardan kurtulun diyen kitap günümüz dünyasında herhangi bir konuda ülkeler arasında yapılan karşılaştırmada sıranın üstündekiler ile altındakilerin niye o şekilde sıralandığını anlamak konusunda çok yardımcı oluyor.

Kitapla ilgili önemli özelliklerden birisi de yazarlarına bu çalışma sebebi ile önümüzdeki yıllarda nobel ödülü kazandırma ihtimalinin yüksek olması. Bakalım nobel sahibi Türk sayısı 3'e yükselecek mi ve öyle bir şey olursa Daron Acemoğlu da teşekkür konuşmasında Türk eğitim sistemine yer verecek mi?

Son olarak kitabı okurken kafama takılan ve halen çözümleyemediğim bir soruya değinmek istiyorum: Dünya üzerindeki kaynakların 10 birim olduğu; bunların A ülkesi 8 birim, T ülkesi de 2 birim olarak paylaşıldığını ve bunun sebebinin A ülkesinin kurumlarını olması gerektiği gibi şekillendirdiğini ama T ülkesinin bunu yapamadığını düşünelim. Günün birinde T ülkesi artık biz de gelişip sahip olduklarımızı arttırmak istiyoruz ve kurumlarımızı sömürücü olmaktan kapsayıcı olmaya dönüştüreceğiz dediğinde; bu durum A ülkesinin zenginliğine en ufak bir zarar verme durumu oluştursa, A ülkesinin sahip olduğu güç ile buna izin vereceğini sanmıyorum. Yanılıyor muyum? 

Yorumlar

  1. Bence yanılıyorsun çünkü olaya dünya üzerindeki kaynaklar bağlamında yaklaşmak yanıltıcı olabilir diye düşünüyorum. Mesele bu kaynakların hangi verimlilikte kullanıldığı olacaktır. Zira günümüz teknolojisi ve artı inovasyon sayesinde T ülkesinin sahip olduğu 2 birimlik kaynaktan A ülkesinin sahip olduğu 8 birimlik kaynağa gire daha yüksek verim alması söz konusu olabilir.

    YanıtlaSil
  2. dul dul dul dul dul dul dul

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ortalamanın Sonu

Çocuk Aktivite Merkezleri

Can Yayınları-Mini Kitap Serisi