Ekümenopolis - Ucu Olmayan Şehir


Nereden başlasam bilemiyorum. Böyle bir belgesel filmin çekilebilmesine mi sevineyim, yoksa içinde geçenlere mi üzüleyim karar veremedim. Yine de keşke bu filmde anlatılan gerçek olmasaydı da, Ekümenopolis mevcut durumu bu kadar sert bir şekilde yüzümüze çarpmasaydı.

Belgeselin konusu İstanbul'da yaşayan herkesi yakından ilgilendiriyor, popüler tabirle "Ne olacak bu İstanbul'un durumu" diyebiliriz. Özellikle son yıllarda artan beton yığınlarının sayısı, azalmakta olan yeşil alanlar ve neredeyse yaşanılacak yerin kalmaması işleniyor belgesel boyunca. Tabi tüm bunlar konularında uzman kişilerin yorumları, İstanbul'un her yerinde yapılmış çekimler ve bizzat mağduriyeti yaşamış insanların hayat hikayeleri ile veriliyor. Belki de filmi bu kadar etkili kılan özelliği herkes tarafından parça parça bilinen gerçekleri derli toplu olarak bir araya getirmesi.

Çok güzel animasyonlarla desteklenmiş yapım, TOKİ, 3. köprü ve Kentsel Dönüşüm Projeleri ekseninde ilerliyor. 1980'lerden sonra başlayan neoliberal politikalar ile İstanbul'un aldığı hal bahsedildikten sonra artık mevcut durumun tersine çevrilmeye başladığı anlatılıyor. Tersine çevirmekten kasıt; daha önce istekleri gibi gecekondu yapılmasına izin verilen insanların evlerinin bulundukları yerlerin artık başka projeler için mesken yaratacağı gerçeğinde hareketle, gecekondularda yaşayan insanların (çoğu zaman zorla) şehir dışına sürülmesi. Belgesel boyunca konuşulan, durumlarını anlatmalarına imkan sağlanan kişilerin genel olarak belirttikleri nokta şu: "Evet yaşadığımız yerler çok da uygun koşulları içermiyor ama biz lüks plazalarda oturmak istemiyoruz. Şu anda yaşadığımız yerlerde doğduk,büyüdük ve buralarda ölmek istiyoruz. Lütfen bize dokunmayın." Ama işin farklılaşmaya başladığı nokta tam olarak da burası. Çünkü o insanların yaşadığı yerler büyük sermayedarlar tarafından satın alınıp, lüks konutlar ve AVM'ler yapıldıktan sonra uçuk fiyatlarla satılmak isteniyor. Ve maalesef güç ve devlet desteği bu sermayedarların yanında olduğu için kazanan hep onlar oluyor. Diğer insanlara ise durduk yerde ödeyemeyecekleri borçlar altına girip alakasız yerlerdeki TOKİ konutlarına taşınmak kalıyor. Özellikle Ayazma'lı ve Sulukule'li ailelerin durumlarını gösteren bölümlerde gerçekten insanı derinden etkiliyor.

İşlenen bir diğer konu da 3. köprü meselesi. İstanbul'u güneyden kuzeye doğru 3 parçaya ayırıp, en alttaki parçanın birinci köprü ile dolduğu, ortadaki parçanın 2. köprü ile dolduğu belirtildikten sonra şu anda yoğun olarak yeşil alana sahip en üstteki parçanın da 3. köprü ile dolacağını grafiksel olarak çok güzel gösterilmiş. Verilen önemli bilgilerden bir tanesi de; 3. köprü yapımı için en çok öne sürülen transit ve özellikle ağır vasıta geçişlerinin (yani İstanbul'un günlük trafiği olmayan araç geçişi) köprüler üzerindeki günlük trafiğin sadece %3'ünü oluşturması!

Şu anda yapılmakta olan uygulamaların dünyanın diğer ülkelerinde de yapılmakta olduğu bilgisi ile birlikte buna benzer uygulamaları daha önce yapan ülkelerin artık bundan vazgeçtiği de gösteriliyor. Çünkü şu anda ister üst sınıf ister alt sınıf insanlar için yapılan konutlar olsun, hepsi insanları belli sınırlar içine sokup, asosyalleştirip, diğer kesimler ile bağların kopmasına neden oluyor ki bu da konut yapma özelliği olan TOKİ'nin toplum üzerindeki olumsuz sosyolojik etkisini gösteriyor. Benzer örnekleri(şehrin belli bir yerinde TOKİ tarafından yapılmış, insanları izole edildiği konutlar) Anadolu'nun birçok şehrinde görmek de mümkün.

Sonuç olarak yoğun bir tarihi ve kültürel dokusu bulunan İstanbul'un gidişatının hiç de iyi olmadığı, devam etmekte olan uygulamaların bir önce durdurulup daha ferahlatıcı kentsel çözümlere yönelmek gerektiği bahsedilmiş. Fakat bu noktada karşımıza 2 tane sorun çıkıyor. Birincisi belgeselin sonunda yaşanılan sıkıntılarla ilgili olarak gazetelerde çıkan haberler ve yapılan gösteriler bulunuyor. Az çok medyayı takip eden birisi olarak bunları ilk defa bu belgeselde gördüm. Bu açıdan insanların bilgilendirilmesi çok küçük boyutlarda kalıyor. Diğer taraftan büyük bir kesim Ayazma'daki ailelerin yaşadığı sıkıntıları bilmez iken, aynı yere yapılan lüks konutların tanıtımını ginger üzerindeki iki adamın yaptığı reklamı her gün seyredebiliyor. İkinci sorun ise bundan daha büyük. Karar verici merciilerde bulunan kişilerin hem sıkıntı yaşayan insanların hem de konusunda uzman kişilerin görüşlerini tabir_i caizse hiç tınmamaları. Neticede 3. köprü çalışmaları son sürat devam ediyor, AVM sayısı her geçen gün artıyor ve hem alt sınıf hem de üst sınıf insanlar için çevresinden izole edilmiş konutlara her gün yenileri ekleniyor. Belgeselin en sonunda da belirtildiği gibi umarız sonumuz KAOS olmaz.

Şunu net olarak söyleyebilirim ki, günümüz özelliklerini bir de şehirleşme açısından anlamdırabilmek için İstanbul'da yaşamayan kişilerin bile mutlaka seyretmesi gereken bir yapım Ekümenopolis.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ortalamanın Sonu

Çocuk Aktivite Merkezleri

Can Yayınları-Mini Kitap Serisi