Kayıp Sicil-Erdoğan'ın Çalınan Dosyası


Soner Yalçın'ın yeni bir kitap yayınlama periyodu gelmişti zaten. Beklenen kitabı, son kitaplarında yaptığı gibi Kırmızı Kedi Yayınlarının bastığı, Kayıp Sicil-Erdoğan'ın Çalınan Dosyası'nın arka kapak yazısını okuduğunuzda gizemlerle birlikte sanki bir kitaba değil de iyi kurgulanmış bir film izlemeye başlayacağınızı sanıyorsunuz.

Yazar uzun yıllar üzerinde çalıştığı Recep Tayyip Erdoğan'la ilgili dosyasının göz altına alınmak için evine gelindiğinde çalındığını ve daha sonra  dosyayı bulamadığını belirterek kitaba başlıyor. Kitapta belirtilmiyor ama Halk TV'de katıldığı bir programda kitabı hafızasında kalanlarla yazdığını belirtmiş. Gerçekten öyle ise hafızasına saygı duymak gerekiyor.

Soner Yalçın'ın siyasi duruşunu bilip ve kitabın adını da gördükten sonra içeriği az çok tahmin edebiliyorsunuz. Erdoğan üzerine yapılmış geniş araştırmalar, secere çıkartmalar ve bunların olaylar ve kişiler ile bağlantılarının kurulması şeklinde devam eden bir anlatım. 

Kitabın başlangıç bölümüne itirazım var. Yapılmak istenen eleştiri veya belirtilmek istenen görüşler için karşı taraftaki kişinin geçmişinin bu kadar sorgulanması gerekmiyor. Sorun olan şeyler zaten son 10-15 yıldır yapılanlar olduğu için Erdoğan'ın dedesi neler yaptı, hangi soydan geliyorlar gibi bilgileri eleştirel bir dil ile anlatmak genel olarak belirtmek istediği düşünceleri desteklemiyor aksine okuyucu ana fikirden uzaklaştırıyor. Önemli olanın kişinin belli bir güç ve yetki sahibi olduktan sonra yaptıklarının bizim üzerimizdeki etkileri. Yoksa soy-sop araştırmalarına girmek ve oralardan olumsuz anlam içerecek bulgular tespit etmek çok da faydalı olmuyor.

Kitabın ilerleyen bölümleri, okuyucu üzerinde (en azından benim için öyle) daha akılda kalıcı etkiler bırakıyor. (Kitapla ilgili sosyal paylaşım ağlarında yapılan yorumların birçoğu kitabın çok hızlı okunabildiği ve kolay kolay bırakılmadığı ile ilgili) Bu aşamadan itibaren olaylar ve kişiler arasında bağlantılar kurarak yapılan analizler gerçekten ilgi çekici ve okunmayı hak ediyor. Özellikle 7 Şubat ve 17 Aralık olaylarının sebep/sonuç ilişkileri, cemaatle olan kavgadaki İran açmazı gibi tespitler, ilgili bölümlerin iyi anlaşılması için tekrar okunmayı gerektiriyor. Bununla birlikte adını çokça duyduğumuz isimlerin, iktidar ve Erdoğan ile olan ve uzun yıllar öncesine dayanan ilişkilerini bilmek günümüzdeki olayların daha iyi anlaşılmasını sağlıyor.

Bunlarla birlikte kitap hakkında bildirilebilecek 1 olumlu 1 de olumsuz görüş var. Olumlu görüş, Eyüp Sultan örneğinde olduğu gibi, bir olay anlatılırken bahsi geçen kişi ve yer isimleri ile geçmişe dönük, okuyucunun ilgisini arttırıcı bilgiler vermesi ve daha önemlisi o bilgileri elde etmek için gereken araştırmaların yapılması. Böylece yazar "Amacım sadece Erdoğan'ı klişe laflarla eleştirmek değil, bu işi hakkını vererek yapıyorum" algısı oluşturuyor. Olumsuz görüş ise bazı bölümlerde bir konudan başka bir konuya geçip, oradan da aklına gelen(kitapta da bu şekilde yazıyor) başka bir konuya geçerek konunun dağılması. Kalınan yerin akılda tutulması gerekiyor ki esas anlatılmak istenen ana fikir kaçırılmasın.

Samizdat'ın ilk baskısı 100.000 yapılmıştı. Burada daha da iddialı bir yaklaşımla 125.000'lik bir baskı yapılmış. Umarım hepsi satılır ve yazarın atlatmak istediği aslında alıcı gözle bakıldığında çoğu kişinin fark edebileceği gerçekler birçok kişi tarafından anlaşılır. Ama tabi öyle olmayacak, bu kitabı okuyanların çok büyük bir kısmı kitapta yazanları az çok bilen ve yazarla aynı görüşte olan insanlar olacak. O yüzden bu kitap devrilmek istenen deve ancak bir sinek ısırığı kadar zarar verebilecek. Başka şeyler yapmak lazım...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ortalamanın Sonu

Çocuk Aktivite Merkezleri

Can Yayınları-Mini Kitap Serisi