Karanlıkta Diyalog


Hem bedensel hem de zihinsel olarak sınırlarınızı nasıl zorlarsınız? Disneyland tarzı roller coaster'lara binerek mi, bungee jumping yaparak mı, yoksa psikolojik testlerde çapraz soruları cevaplayarak mı? Ya da bunları yapabilmek için nerelere gitmeniz, hangi imkanlarınızı seferber etmeniz gerekir? Karanlıkta Diyalog sergisi her açıdan sınırlarınızı zorlayacak bir deneyimi deyim yerinde ise İstanbul'un göbeğinde yaşamanızı sağlıyor. Ayrıca sadece bireysel anlamda değil yaşadıklarınız, empati yolu ile görme engellilerin dünyasını da bir ölçüde yaşamış oluyorsunuz.

Enteresan ama bir o kadar da olumlu bir biçimde serginin yeri Gayrettepe Metro Durağında. Öyle bir yere bu tarz bir sergi yeri açmak kimin fikri ise tebrik etmek isterim. Eminim böyle bir sergiden haberi olmayıp, tesadüfen oradan geçerken giren pek çok insan vardır.

Gelelim detaylara; sergi ilk defa 2013 Aralık ayında açıldı ve kısa bir süre aktif olacaktı. Gelen yoğun talep üzerine bugüne kadar uzatılmış durumda. 2014 Aralık sonunda kapatılması gündemde olsa da bir taraftan kalıcı olup olamayacağı konuşuluyor, umarım kalıcı olur. Biletinizi Biletix üzerinden veya sergi girişinden alabilirsiniz. Şu anda tam bilet ücreti 28 TL. Seanslar yarım saatte bir düzenleniyor. Sizin seansının başlamasından 15-20 dakika önce orada olmanız isteniyor. Vakit geldiğinde görevli kişi girişte size bazı bilgilendirmeler yapıyor, görme engelli kişilerin kullandığı sopalardan birini size verdikten sonra onun da nasıl kullanılacağını anlatıyor. Sonra küçük bir labirentten geçerek, ve ışığı arkanızda bırakarak!, görevliyi takip ediyorsunuz. Görevli size "Sizi şu anda rehberinize teslim ediyorum, iyi geziler" dediği anda daha ne olduğunu anlamadan yapayalnız(Normalde seanslar 9'ar kişilik ekiplerle yapılıyor. Ben hafta içi bir gün öğle saatinde gittiğim için geziye tek kişi olarak katıldım. Biraz VIP oldu diyebiliriz. Grupla katılma hakkında bilgim yok ama tek kişi olmanın dezavantajları yanında avantajlarının olduğunu da söylemeliyim.) kalıyorsunuz. Ben ilk iş olarak arkama döndüm ama her yer zifiri karanlıktı, büyük ve siyah bir boşluğun ortasındasınız gibi. Ve o ana kadar hiç görmediğiniz, ve 1.5 saat boyunca da göremeyeceğiniz rehberiniz size merhaba diyor. O saatten sonra sizin tek dayanağınız o. Bu bile insanın içini ürpertiyor. 

Hani televizyondaki bilgi yarışmalarında yarışma başlarken sunucu yarışmacının heyecanını gidermek için bir konuşma ortamı yaratır. Rehber Necmi Bey'in ilk cümleleri sonrasında benim aklıma televizyonda seyrettiğim o anlar geldi. Tanışma şeklinde geçen bu konuşmadan sonra yol almaya başlıyorsunuz. Dışarıdan algılayabildiğiniz 2 etken var, elinizdeki sopanın yere dokundurulması ve rehberin sesi. İçeride neler yapıldığı konusuna girmeyeceğim, spoiler olmasın. Bilmemek ve o anda öğrenmek çok daha etkileyici olacaktır diye düşünüyorum. Sadece şunu belirteyim; görme engelliler Braille Alfabesi kullanıyorlar. Girişte bu alfabenin harflerinin ne şekilde tanımlandığını gösteren geniş bir tablo var, aşağıdaki gibi.


Ben uzun uzun bu tabloyu inceleyip kendi adımın bu harflerle nasıl yazılacağını çıkarmaya çalışmıştım. Meğerse içeride de bununla ilgili bir bölüm varmış. Parkurun bir yerinde rehber sizi durdurup önce alfabe hakkında bilgi verip sonra da duvara dokunarak kendi adınızın harflerini Braille Alfabesi'ne göre kodlamanızı istiyor. Ben önceden bunun üzerinde çalıştığım için adımın harflerini kodlama işi kısa sürdü. Siz benim gibi önceden çalışmayın, sınırlarınızı biraz daha zorlayın :)

Bir tavsiyede daha bulunayım. Ortamın anlık olarak sizin üzerinizde bıraktığı etkilere göre çeşitli kurtuluş formülleri üretiyorsunuz. Ben bir taraftan orada biraz daha bulunayım, yapılacak ne varsa yapayım diye düşünürken bir yandan da bir an önce oradan çıkmak istedim. Bunun için geliştirdiğim savunma yöntemim; sakin ol, panik yapma, kısa bir süre sonra buradan çıkacaksın ve tekrar görmeye başlayacaksın; şeklinde oldu. O anlarda da ortamın benim üzerimde bıraktığı endişelendirici etkenin azaldığını hissettim, sanki biraz kaçak güreştiğimi düşünüp, bu hareketimi etik bulmadım. Bunu da dikkate alarak ne şekilde hareket edeceğinizi size bırakıyorum. Bu arada rehberlerin gerçek hayatta görme özürlü kişiler olduğunu da belirtmekte fayda var. Yani aslında benim içimi rahatlatan durum rehber için geçerli değil :(  

Orada bulunduğunuz sürenin verimli,sakin, iz bırakıcı ve öğretici olması rehberle de çok ilgili. Rehberim Necmi Bey'e oradaki ilk rehberliğiymiş gibi istek ve heyecan içeren yaklaşımından ötürü çok teşekkür ederim. Gerçekten de hem benim sakin kalmamı sağladı hem de görme engellilerin neler yaşadıkları konusunda gereken empatiyi yapmama yardımcı oldu.

1600 metrekarelik bir alanda kurulu, İstanbul'un birçok önemli noktasından geçtiğinizi hissettiren, hem bulunduğunuz ortamın etkisinden hem de beyniniz çok farklı şeylere odaklanması sonucunda zaman algısının önem derecesini düşürmesinden dolayı tam olarak hesaplayamaması sonucu yaklaşık 1.5 saat içeride kalsanız da sanki yarım saattir oradaymış gibi zamanın nasıl geçtiğini anlayamadığınız bir mekan yaratan, kolay kolay unutulmayacak bir his uyandıran(Böyle bir fikrin ortaya atılması ve projelendirilmesi Almanya tarafından yapılmış. Adamlar işin peşini bırakmayarak dünyanın çeşitli yerlerinde bu sergiye katılmış kişilerle 5 yıl sonra bir anket düzenlemişler ve ankete katılanların hepsi sergiye katıldıklarını hatırlamışlar ve katılmcıların %75'i de rehberlerinin adlarını söyleyebilmişler. Tekrar teşekkürker Necmi Bey :)) bu sergi ciddi bir kapalı alan ve karanlık korkunuz yoksa mutlaka ama mutlaka ziyaret edilmeli.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ortalamanın Sonu

Çocuk Aktivite Merkezleri

Can Yayınları-Mini Kitap Serisi