Adanmak


Eskiden futbolcuların jübile maçları düzenlenirdi. Futbolu bırakacak oyuncu maçın ilk 15 dakikasında oynar, sonra hakem maçı durdurur, oyuncu meslektaşları tarafından omuzlara alınır, alkışlar eşliğinde futbolculuk kariyerini noktalardı. Böylece hem o kişi kendisi için unutulmaz bir veda yaşar hem de toplum hafızasında naif bir anı yaratılmış olurdu. Diğer ülkelerde bu tarz saygı hissi yaratacak organizasyonlar her geçen gün artarken bizde, hemen her konuda olduğu gibi, azalarak yok oluyor. Yalçın Granit'in oğlu Ali Granit tarafından yazılan bu kitap da, bizim de geçmişi başarılarla dolu insanlarımız ve onların izlerini geleceğe taşıyabilecek imkanlarımız olduğunu gösteren bir eser olmuş.

Yalçın Granit'in kişisel geçmişinin anlatıldığı bölümlerde; basketbola başlama, takımlar arası transferler, yurtdışı transferi, oynanan takımlardaki başarılar anlatılıyor. Erken denebilecek bir yaşta basketbolu bırakmanın ardından da saha içi haricinde; altyapı sorumlusu,coach, yönetici, köşe yazarı gibi hayatını basketbola adamış bir insanın neler yapılabileceğini okuyabiliyorsunuz. Özellikle vurgulanan noktalardan birisi de; Yalçın Granit'in gelişmelere sürekli açık kalarak dünya üzerinde basketbolun nereye gittiğini takip etmesi ve edindiği bilgileri de mutlaka çalışmalarında kullanması olmuş. Normal seviyeden daha fazla hırsa sahip birisinin basketbol konusunda neler yapabileceği neleri göze alabileceği ayrıntılı olarak anlatılmış.

Kitap her ne kadar oğul Ali Granit tarafından babasının hayat hikayesi olarak kaleme alınmış olsa da kapakta da belirtildiği gibi aynı zamanda Türk Basketbolu'nun da hikayesini barındırıyor. Yalçın Granit'in hayat hikayesi anlatılırken; bir taraftan o dönemlerin maddiyat, tesis vb. konular açısından yetersizliklerini görüyor diğer taraftan da basketbolun geçmiş dönemlerine bir yolculuğa çıkmış oluyorsunuz. 24 saniye süresi kuralının ve üçlük atış çizgisinin olmadığı dönemlerdeki maçların nasıl kazanıldığı, zamanın All-Star tarzı organizasyonlarında 60 serbest atış yarışmasını yapılmasını öğrenerek şaşırıyorsunuz. Sayfalar ilerleyip anlatılanlar biraz daha 90'lı ve 2000'li yıllara geldiğinde ise artık tanıdık isimler karşınıza çıkmaya başlıyor. Tabi sizin; coach,menajer,idareci olarak bildiğiniz yaşı kısmen ilerlemiş kişilerin basketbol oynadıkları dönemlerden bahsedilmesi okuyucuya zaman içinde ayrı bir yolculuk yaşatıyor. Bu anlamda da kitap basketbol ve kitap sever birinin kitaplığında bulunmayı fazlasıyla gerektiriyor. 

O kadar kusur kadı kızında da olur deyişine uyacak şekilde bir eleştiri yapmadan yazıyı bitirmeyelim. Türk Basketbol'un geçmişinde önemli bir yere sahip Yalçın Granit'in hikayesinin anlatıldığı kitap, her takımdan taraftarın saygı duyduğu takımlar üstü bir portre ele alındığı için, üslup olarak daha tarafsız yazılabilirdi. Hem yazar hem de hayatı anlatılan kişi belli bir takıma gönül vermiş olabilir ama kitap içeriği genel olarak Türk Basketbolu olunca diğer takım taraflarını da en azından rekabet açısından rahatsız etmeyecek şekilde anlatımlar yapılabilirdi. 


Basketbolu yakından takip etmeye çalışan bir kişi olarak; bu kitabı okuyana kadar Yalçın Granit'in sadece adını duyduğumu, kendisinin ülke basketbolunun geçmişinde bu kadar yer ettiğini bilmediğimi itiraf etmeliyim. Kitap; geçmişe yönelik bilgi eksikliği ve yetişilen dönem olarak benimle aynı durumda olan kişilerin bilgilendirilmesi açısından da önemli bir açığı kapatıyor. 

Son olarak; ocak ayındaki abonelik kampanyasında, bir yıllık üye olanlara Yalçın Granit tarafından imzalanmış olarak bu kitabı hediye eden Socrates Dergisi'ne de teşekkürlerimizi iletelim.  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ortalamanın Sonu

Çocuk Aktivite Merkezleri

Can Yayınları-Mini Kitap Serisi